Sosyal Medya Bağımlılığı
Psikolojide bağımlılık bireylerin kendilerinin ruhsal ve bedensel sağlığına ya da sosyal yaşamına ziyadesiyle zarar vermesine karşın, belirli bir eylemi yinelemeye yönelik önüne geçilmez bir istek duymaları halidir.
Hal böyle olunca günümüz problemlerinden olan sosyal medya bağımlılığı aslında ne kadar büyük bir tehlike oluşturduğunu görmekteyiz.
Peki, nedir bu tehlike diye sorduğumuzda ise karşımıza çıkan başlıca problemler; “ Ebeveynler tarafından takdir görmemeyi ele alabiliriz.” Kendini aile içinde dışlamış ve soyutlamış olan bu gençler, doyurulmamış sevgi, saygı, değer yargılarını sosyal medyada doldurmaya çalışıyor. Belki amaçsızca atılan bir fotoğrafla birlikte beğeni ve devamında medya arkadaşlarının yaptığı o güzel sözler onları geçici olarak motive edebiliyor. Bu bazen bir oyun oynayarak ya da oyunda bir seviye veya bir ödül elde ederek bu boşluğu doldurabiliyorlar.
Peki, ebeveynler olarak biz neden bu boşluğu dolduramıyoruz?
Her zaman azarlanan, yapamadığı şeyler için çocuklarının yeren aileler yerine, yapılan güzellikleri gören, onları takdir eden ancak ortaya çıkan problemlerde ise suçlayıcı bir tavır yerine uzlaşmacı bir çözüm ile gelecek olan bir yaklaşım her zaman daha iyi dönüşler sağlayacaktır. Ki erdemli davranışlarda güzel bir tebessüm ile samimi içten bir sarılma ve beraberinde iyi ki varsın diyerek sarf edilen sözler hem çocukların karakter gelişimlerinde hem de gelecekte sarf edecekleri eylemlerinde, hayatları için alacakları radikal kararlarında bir hayli faydalı olacaklarını söylememize dahi gerek yok.
Dininden, öz değerlerinden uzaklaşmış bu gençlerimizi nasıl bir hengâmenin içine attığımızın farkında mıyız peki? Cevap “ Hayır(!) “ olacaktır. O halde bir ebeveyn olarak yazılanları sindirip bir öz eleştiri yapalım, korkmadan, çekinmeden. Öyle ya evlatlarımız mevzu bahis.
Peygamber efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v)’nın Rifk sahibi olduğunu görmekteyiz. Allah’u Teâla ayeti kerimesinde mealen şöyle buyurmakta;
“ Allah’ tan bir rahmet dolayısıyla onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve il konusunda onlarla müşavere et. Eğer azmedersen artık Allah’a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.” (Al-i İmran 159.)
Bu ayetle Peygamber aleyhi salatı vesselam efendimizin rifk sahibi yani yumuşak huylu olduğunu ve böyle davranması hasebiyle insanları kendi tarafına çektiğini görüyoruz. Peki, biz ne kadar rifk sahibiyiz? Hiç sorduk mu kendimize? Bu konuda en iyi kaynak kitap olan Kur’anı Kerim’den, Hadisten uzak olan bir ebeveyn, evlatlarına ne derece fayda sağlayabilir?
“ Ve biz seni, ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya 107) Bu ayette bile Rahman olan Mevla’mız kimi örnek olarak almamız gerektiğini vurgulamakta.
Sevgi yoksunu evlatlarımız elimizden birer birer kayıp giderken, bizler onların gözümüzün önünde eriyip gitmelerine müsaade edemeyiz!
Hal böyle olunca, bilinçli bir anne ve babanın evladına ilk öğreteceği şey “ yaşamını doğru ve verimli bir şekilde idame etmeyi öğretmelidir.” Ebeveynler ne kadar bilgili olur, sabır ve sebat gösterirse gelecekteki “elif” kuşağını yetiştirmek o kadar mümkün olur.
Küreselcilerin hunharca üzerinde çalıştığı “Z” kuşağı için bizler elimiz kolumuz bağlı öylece yapılanları izlememeliyiz.
Artık uyanma vakti!
Artık dışarıda amaçsızca dolaşmak yerine kendi içimize çekilip nesnel bir şekilde öz eleştiri yapma vakti!
Ümmet Fatihlerini bekliyor!
Kudüs Ömer’lere deruni hasret!
İslamiyet sancağı her yerde dalgalanmayı arzuluyor!
Bu ümmet yok olup gitmeden uyanmalı, uyandırılmalı!
Üzerimizdeki bu ölü toprağını atıp, yeniden diriliş zamanı!