Son yıllarda her şeyin doğalı, organiği derken bir öze dönüş farkındalığı başladı. Bu güzel bir şey, fakat bir de bunu farklı boyutta öze dönüş olarak başlatanlar var.
Türkçülük adı altında, aşırı ve takıntılı bir milliyetçilik üzerinden son derece tehlikeli bir inançsızlık yayılmakta.
Nasıl Bir Öze Dönüş Teorisi
Türklüğün İslam’la bağdaşmadığını, İslam’ın Arap kültür emperyalizmi olduğunu Müslümanlık yüzünden milli adların ve milli alfabenin bırakılıp Arap adları ve alfabesinin kullanılmaya başlandığını dile getiriyorlar. Anaokulu çağından itibaren dini ögelerle büyütülen nesilleri “Türk” benliklerinin yok edilmesi projesi olarak ele alıyorlar. Zaten onlara göre 1.500 senedir bunun için uğraşılıyor. Artık Türklerin özüne dönmesi ve öncelikle Arap mitolojisi ve kültürü olan İslam’ın bırakılması gerekiyor. Onlara göre Gök Tanrı/Kök Tengri inancına geçilip Türklerin özüne dönüş yapmaları şart. Onlar kim mi? “”Tengriciler”
Türkler İslam’dan önce Gök Tanrıya inanıyorlardı. Bu inanç sisteminin tek tanrılı olması, öğretilerinin, insanda olması gereken vasıfların; Müslümanlıktaki kulluk bilinci ile örtüşmesi gibi nedenlerden dolayı Türklerin İslam dinine geçişleri topluluklar halinde ve çok hızlı olmuştur. Ama onlar buna inanmayıp, Türklerin Araplar tarafından işkence ve öldürme yoluyla zorla Müslüman yapıldığını öne sürüyorlar.
Nedir Bu Tengriciliğin İlkeleri
Tengri, toplumsal düzeni ve insanı, yaşamını belirleyici kurallar koymuyor. İnsanın, kendine verilmiş aklı kullanarak, doğaya karşı olan sorumluluğunu yerine getirerek görevlerini yapacağına inanıyorlar. Peygamber, kutsal kitap, mabet gibi kavramlar yok. Ölümle birlikte günahlar-sevaplar sıfırlanıyor. Ruh, bu boyutta işlediklerinden sorumlu olmuyor.
Deizm’ in farklı bir versiyonu olarak Tengricilik, İslam’ın özünü ruhuna nakşedemediğimiz orta ve genç kuşaklarda, Türkçülük ve milliyetçilik duyguları patlatılarak onlara altın tepside sunuluyor. Bu altın tepsinin süsü de; dünyanın en soylu milleti Türklerdir. Türk adını da Tengri vermiştir söylemleri.
Osmanlı’nın ve Selçukluların adını ağzına almamaları ve sadece İslam’ı kabul etmeden önceki Türk liderlerini örnek almaları, yalnız onları ata olarak kabul etmeleri de, Osmanlı’nın ve Selçukluların Türklüğe zarar verdiğini düşünmelerinden kaynaklı.
Sosyal medyada Kök Tengri İnancı, Tengrici Türkler, Tengricilik gibi kurulan birçok gruplara gösterilen ilgiden bu hareketin ne denli tehlike arz ettiğini belirtmek gerekiyor. Bu sayfaların yüzbinlerce üyesi var.
Bu Oluşuma Çoğunlukla Genç Kitleyi Peşi Sıra Sürükleyen Sebepler Ne Olabilir?
Dini bir kenara bırakıp keyfine bakmak isteyenlerin, içini rahatlatmak için bulduğu bir kılıf mı? İnkâr etse edemiyor, iman ediyorum dese; namaz, oruç, zekât var. İçkiyi bırakmak var. Bunları gözü kesmiyor da; kıvıracak manevra alanı mı arıyor? Ya da zaten inanmıyor ama milliyetçi duyguları kuvvetli olanlar için, aşırı Türkçülük temalarıyla bezenmiş olan bu sisteme yönelmek daha mı rahatlatıcı?
(Bu tarz yönelimlere meylin olmasını da, dinci baskıya karşı bir çığlık, bir itiraz ve var olma mücadelesi olarak değerlendiren sözde ilahiyatçılar var maalesef!)
Bu konuyu, Tengricilik adı altında oluşturulmuş yapıdan gençlerimizi nasıl koruyabiliriz diye çözümler üretmek için ele almadım. Şu anda öncelik olarak ailelerin bu durumdan haberdar olması lazım. Çünkü çoğunluğun bilgi sahibi bile olmadığı bir konuda, ilk önce olayın varlığını ortaya çıkarmadan çözüm yolları üretmek verimli olmaz.
Osmanlı’nın yıkılışını hızlandıran aşırı milliyetçilik, nasıl zehirli bir ok gibi; iman ve insan olmayı öncelik olarak gören bu milletin bağrına saplandıysa, bu düşünce de öyledir.
Türklüğün özü, Kürtlüğün özü, Araplığın özü vs. değil işin aslı. Mesele insanlığın özüne dönmekte.