Okuma ve Okuma Grupları Üzerine
Yıllar evvel okuduğunuz bir kitabı lalettayin bir yerde duyup kitaba dair bir şeyler hatırlamaya çalıştığınız fakat bir olay ya da bir karakter dışında pek de bir şey hatırlayamadığınızda fark edersiniz okumalarınızın oldukça sığ olduğunu.
Uzunca bir vakittir toplum olarak okumalarımız üzerine öz eleştirilerimizi sıklaştırmış olmalıyız ki katmanlı okuma peşine düşen kişi sayımız, şu günlerde yadsınamayacak kadar arttı.
Okuma derdiyle dertlenen insanlarla bir arada olmak, bu hususta birlikte kafa yormak, aslında ulaşılacak bilgiye teşviktir. Ortak bir şuurla hareket edilen bu ortamlar zamanla her birey için bir okul halini alır.
İnsan, birlikte en çok zaman geçirdiği beş kişinin ortalamasıdır.” diyen Jim Rohn’ un bu cümlesi ayna nöronlarla insanların birbirine dönüştüğünün açık beyanıdır. İnsan kendini bir başka insanın aynasında tanır. Dolayısıyla sürekli kitap sohbetleri yapabileceğimiz her daim bir şeyler öğreneceğimiz ehil kimselerle hemhâl olmak lazım. Bunun pek çok somut misali vardır. Feridun Andaç bu hususta kendi hikâyesini anlatır.
“Biz Şair Hüseyin Haydar’la aynı okulda okuduk .” der. Ve devam eder.
“Yeni bir kitap mı okuduk, bir şiir mi ezberledik, bir yazar mı keşfettik hemen birbirimizle paylaşırdık. Bir gün okul çıkışı yolda yürürken Çehov’un öykülerini okumaya başladığımı söyleyince kısa bir süre sonra o da başladı. Tabi okuduklarımızın tamamını içselleştirmemiz lâzımdı. Ben oradaki Anton olurdum, O da başka bir karakter olur, ezberlediğimiz pasajları birbirimize okurduk.”
Bu yolda etrafımızda bizi anlayan, derdimizi bilen refiklerle bir çember oluşturmak oldukça önemli. Biz buna Anadolu’ da yıllarca halka dedik. İlim irfan ehlinin hangi âlimlerden ne kadar ders aldığını ifade ederken “ Filanca âlimin halkasına katılmış.” denirdi. Bu halkalar şimdilerde sığlaştı. İfadelerdeki derinlik de kayboldu. İşin üzücü yanı biz bu okuma çemberinin de sadece adını aldık. “Nedir, nasıl uygulanır?” bununla da pek ilgilenmedik. Sahi nedir okuma çemberi?
İlk olarak 1982 yılında Karen Smith tarafından uygulanmış, bu ismi ilk kullananlar ise 1984 yılında Kathy Short ve Gloria Kaufman olmuş.
Okuma çemberinde çeşitli roller üstlenilir. Bu rollerde yönetici bulunmaz.
Bir ‘Sorgulayıcı’ rol bulunur misalen, bu kişi okunan kitapla ilgili sorular hazırlar ve paylaşım sonrasındaki süreçte sorularını kişilere sorarak tartışmada açılım sağlar.
Bir de ‘Bölüm uzmanı’ vardır, kitaptaki okunan bölümlerdeki ilginç pasajların altını çizer. Bunun neden önemli olduğunu belirler ve paylaşım zamanında okuma arkadaşlarına bu bölümü sesli okur.
‘Bağ kurucu’ vardır, kitapta okunan bölümlerle gerçek yaşam arasında bağ kurmayı dener ve paylaşım zamanında kurduğu bu bağları okuma arkadaşlarıyla paylaşır.
‘Sanatçı’ rol, okunan bölümle ilgili hissettiklerinden yola çıkarak resim ya da karikatür, kolaj, kavram haritası çizer.
‘Özetleyici’ rol, o ana kadar okunan bölümün özünü çıkarır ve paylaşım zamanında bu özeti sesli okuyarak hatırlanmasına yardımcı olur.
‘Araştırmacı’ rol, kitabın geçtiği yer, zaman mekân, yazarın hayatı ya da kitapta geçen araştırmaya uygun bölümlerle ilgili araştırmalar yaparak yaptığı araştırmaları paylaşır.
‘Sahne düzenleyicisi’, kitabın geçtiği bölümlerdeki mekânları ayrıntılarıyla betimler.
‘Sözcük avcısı’, kitapta geçen anlamı bilinmeyen ya da farklı anlamlarda kullanılan sözcüklerle ilgili araştırmalar yaparak bunu okuma arkadaşlarına sunar.
‘Karakter ustası’, metinde geçen karakterlerin özellerini tespit eder ve karakterlerin birbirleri ile ilişkisini ortaya koyar.
Okuma Çemberi tek kişinin okurken gözden kaçırdığı hususları bölüm bölüm fark ettirmeye yarar.
Peki, neden bu ayrıntıları yakalamak bu denli mühim?
Bu soruyu beynin öğrenmediği hayret etmediği günü unutması, o günü kayda değer almaması, diye yanıtlarsak pek yerinde olur.
Hayret yoksa kıymet de yoktur, kıymet vermediği bir iletiyi de beyin kayıt altına almaz.